www.pusatsiz.blogspot.com

8 Şubat 2009 Pazar

Dünya Lideri!

“Propaganda öyle bir sanattır ki, insan başkasının ayağına basarken kendisi ‘ah’ der.”
Bob Hope

“Bizi deliğe süpürmeyin, kullanmaya bakın.”
2006,
Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Cüneyd Zapsu,
ABD’de yaptığı bir konuşmada


Yeni gündemimiz "One Minute"! Aslan parçası başbakanımız Davos'ta böyle kükredi ya İsrail Cumhurbaşkanı Peres'e. Hemen televizyonlar altyazı geçti: Başbakanımız gece 2’de havaalanında olacak. Belediye, başbakanımızı karşılamaya gidecekler için metrobüsü ücretsiz yaptı! Tabii parti teşkilatı da boş durmadı ve Erdoğan gece yarısı müthiş bir kalabalıkla karşılandı. “One minute” nidâları yeri göğü sardı.

İzliyorum: O karşılama törenine gelen amcalardan biri... Böyle sakallı, nur yüzlü, gözleri yaşlı haykırıyor: Osmanlı'nın doğuşunu görmeye geldim!" diyor, nası bir saflık, nası bir heyecan, göreceksin... (Azeri Türklerinin şâiri Mirza Alekber Sabir’in “Gorkirem” derken neyi kastettiğinden şimdiye kadar emin olamamıştım. Bugün çok iyi anlıyorum.)

Başbakan’ın BOP Eşbaşkanlığı, ABD’nin Irak’a girmesine ve 1 milyon Müslüman’ı öldürmesine destek vermesi –ve hattâ ABD gazetelerine ilân verip kahraman ABD askerlerinin sağ salim evlerine dönebilmesi için duâlar ettiğini bildirmesi-
[1], Yahudi lobilerinden aldığı Davut Boynuzu[2] mu? Boşversene canım Allaasen…

Bir de “Dünya Lideri” oldu ya koçum aslanım. Ne kadar kolaymış değil mi Dünya lideri olmak? Ama olabilir tabii, saygı duymak gerek, demokrasi var artık yurdumuzda. Dünyası küçük, sahiden çok küçük olanların lideri olabilir mesela Erdoğan. Ama daha önce de bahsetmiştim ya; cam bina, iş merkezi, ofis kızlarının popolarından bile daha küçüktür bunların dünyaları. Bir de dünyanın bir öküzün iki boynuzu arasında durduğunu sananlar vardı, onlarla da bir alaka kurarım biraz uğraşsam ama anlamazlar, başbakana öküz dedim sanırlar da dava açarlar, anamı ağlatırlar valla, sustum.

Acaba diyorum -Sayın Dünya Lideri Başbakanımızın BOP Eşbaşkanlığı’ndan caydığını hâlâ açıklamamasından da cesaret alarak- ABD ve İsrail, Tayyip’i yeniden yaldızlıyorlar mı? Gözünden boncuk boncuk yaşlar akarak havaalanına Fatih Sultan Mehmet’i görmeye geldiğini sanan gariban amcam bilmez ama bu dünyayı yöneten ecnebilerin ciddî bir silâhları var: PR ve Marketing. “Halkla İlişkiler” ve “Reklâmcılık” diye çeviriyoruz biz bunları Türkçe’ye. Dünya’yı silâhtan çok bunlarla yönetiyor bu ecnebiler. Bu sâyede hiç de ihtiyâcı olmayan şeylere elindeki avucundakini dökebiliyor meselâ senin torunlar amca. Her yıl yeni telefon satıyorlar ya senin oğlana, ya da IPOD, ya da Play Station. İnsanları hem köpek gibi çalıştırıp, hem de kazandıkları bu parayı hiç de ihtiyacı olmayan şeylere harcatıyorlar ya, işte ona “PR” deniyor, “marketing” deniyor. Ecnebîler bunu sadece ticârette kullanmıyorlar işte. Politikada da kullanıyorlar. Öyle ki; işgalcilerin silâhlı kuvvetleri girmeden önce silâhsız kuvvetleri o ülkeyi fethetmiş oluyorlar bile. Hani Mehmet Akif diyordu ya; “Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez!” diye. Irak’a ABD askerlerinin girişini Irak’ın dört bir yanında kutlayanları hatırlarsın. Bak meselâ koca ABD’nin başına kara oğlanın birini getirdiler. Hemen inandın, Amerikan düşmanlığın zayıfladı di mi? Hatta sevindin bile. Ama değil işte. O kara oğlan, senden benden beyaz aslında. Zamanla göreceksin sen de. Ama tabii iş işten geçtikten sonra.

Neyse, sözün özü artık bu adamlar sömürgelerinin duygularına da önem veriyorlar ve ellerini kollarını sıkı sıkı bağlayarak tecâvüz etmiyorlar. Kulaklarına tatlı sevgi sözcükleri fısıldayarak, kandırarak, gönlünü ederek geçiyorlar kurbanlarının ırzına. Hem daha masrafsız oluyor böyle, hem de zevk meselesi herhalde.

Bak bizim oğlan da hâlâ BOP Eşbaşkanlığından vazgeçmedi. BOP dediğin meret, ABD ve İsrail’in projesi değil mi? Bu adamı sen o kadar sevdin ki, şimdi de diğer gariban, senin gibi saf Ortadoğu halklarına pazarlamaya çalışıyorlar. Pazarlama dedim diye alınma. PR ve Marketing’in terimlerinden biri olarak kullanıyorum. Senin oğlan da demişti ya bir ara “Ben ülkemi âdetâ pazarlamakla mükellefim” diye. Bak onun bu işlere kafası basıyor artık, senin gibi hassas düşünmüyor, “Vatan pazarlanır mı ulan?” demiyor. İşletmeci jargonuyla düşünür, öyle konuşur oldu aslan parçası.

Tayyip gerçekten geçmişten kalan saf, İslâmcı hisleriyle böyle bir çıkışta bulunmuş olabilir mi? Çok çok düşük bir ihtimâl. Öyle olsa o saflığı, temizliği, emperyalistlere karşı çıkma duygusunu bir kez olsun geçtiğimiz 6 yıl içerisinde de görmemiz gerekirdi. Dile kolay; 6 yıl… Peki, güç kaybettiğini görerek yerel seçim öncesi kendi tabanına oynamış olabilir mi? Diğeri kadar değil ama bence bu da küçük bir ihtimâl. Çünki Allah’tan korkar gibi korkar bu adam ABD’den, İsrail’den. Bizim çokbilmiş çakma aydınlarımızdan hiçbirinin diline gelmeyen geliyor benim aklıma. ABD, Tayyip’i BOP’un liderliğine hazırlıyor. Arada bir İsrail’le Hacivat–Karagöz gibi oynatacaklar ama sonuçta berâber verkaçlarla ilerleyecekler Ortadoğu topraklarında.

Bu şovun dünya konjonktüründe bundan başka bir önemi de olamaz. Yani senin “van minit”inden anca sitcom'lara 3. sınıf espri, sana da seçim vitamini olur Bay Dünya Lideri.

-Çok güzel hareket diyeeenn?
____________________
[1] Tayyip Erdoğan’ın 2004 Yılbaşı mesajı olarak New York Times gazetesinde “Türkiye’den Mesaj Var” başlığıyla yayımlanan mektubundan bir bölüm
[2] Amerikan Musevi Komitesi (ADL) tarafından verilen “Yahudi Cesaret Ödülü”. Başbakanımız, Ocak 2004’teki ABD ziyâretinde bu ödülü alarak bütün İslâm dünyası içerisinde bu ödülü alan ilk tek devlet başkanı olma unvanını da aldı. Fotoğrafı sayfamızın en üzerinde. Tekrardan kutlayalım.